Ultraviyole radyasyonun zararları anlaşılmadan önce güneş ışığının sağlıklı yaşam için gerekli olduğu bilinirdi. Gerçekten güneş ışığının fotosentez, görme duyusu, vitamin D sentezi, bazı mikroorganizmaların yok edilmesi, insan psikolojisine olumlu etkisi ve sedef gibi bazı deri hastalıklarını tedavi edici özelliği vardır. Fakat güneşe fazla maruz kalmak zararlarınıda birlikte getirir.
Güneş, görünen ve görünmeyen ışınlar saçar. Görünmeyen ışınlar ultraviyole A (UVA), ultraviyole B (UVB) ve ultraviyole C (UVC) olarak bilinir ve bir çok probleme bu ışınlar neden olur. UVC doğrudan kanser yapıcı ışındır. Ozon tabakasından geçemediğinden yeryüzüne ulaşamaz. Güneşin zararlı etkisinden sorumlu olan ışınlar UVA ve özellikle UVB’ dir. UVB camdan geçemez ama UVA camdan geçebilme özelliğine sahiptir.
Son yıllarda deri kanseri sıklığında artış olmuştur. Deri kanseri oluşumunda en önemli risk faktörlerinden biri, kişinin yaşam boyunca maruz kaldığı güneş ışığı miktarıdır. Risk faktörleri arasında güneşe maruziyet, korunulması mümkün olan tek faktördür.
Her yaşta güneşten korunmak güneş ışınlarının erken ve geç dönemde ortaya çıkacak zararlı etkilerini engeller. Ancak yaşam boyu güneşe maruziyetin %80 i ilk 20 yıl içinde olduğu tahmin edilmektedir ve bu nedenle koruyucu programların bu yaş grubunda uygulanması ayrı bir önem taşır. Güneşte fazla kalma sonucu ağrılı kırmızı deri yanığı gelişir. Kötü bir yanık yaşamın ileri dönemlerinde önemli bir cilt kanserine neden olabilir. Uzun süreli maruz kalma ise kırışıklık, güneş ve yaşlılık lekesi, çil, kılcal damar çatlaması ve deri kanserine neden olur .


Toplumun neden güneşlenmeye devam ettiğini anlamak amacıyla, bu kişilerin inanışları, genel bilgileri ve alışkanlıkları ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Kişiler seçim yaparken temel olarak menfaati arttıran yönde seçim yapmaktadırlar. Menfaat, sadece mali anlamda olmayıp kişiye doyum ve iyilik hali kazandıran her durumu kapsar. Menfaati etkileyen etmenler tüketim, kişisel tecrübe, akran baskısı ve genel kültür çevresidir. Bronzlaşma; tütün kullanımı, aşırı alkol tüketimi, aşırı yeme ve ilaç kullanımı gibi toplumdaki birçok riskli davranıştan biridir. Bronzlaşmak veya bronzlaşmamak konusunda yapılacak seçim, birçok günlük karar alma esnasında olduğu gibi, kısa ve uzun vadeli yarar ve zararların düşünülmesi sonucunda yapılır. Kişi gelecekteki menfaatine, o anki menfaatinden daha fazla veya az ağırlık verebilir. Bronzlaşmanın faydası şimdiki zamanda iken, riskleri gelecek zamandadır. “Bronzlaşmadan vazgeçersem, daha düşük kanser riskini ve yaşlandığımda daha iyi görünümlü bir teni kazanacağım” veya “bronzlaşırsam, cildimin gençliğini kaybedeceğim ve aynı zamanda cildimin sağlığını da kaybedebilirim, çünkü deri kanserine yakalanabilirim” düşünceleri ön planda tutulmalıdır.
Çekici olarak kabul edilen sosyal durum zaman içersinde değişmektedir. Ancak son yıllarda kabul gören çekici görünüm ince, bakımlı ve bronz bir kişidir. Bu çekici özelliklerin, mesleki başarı, yüksek idealler, sağlıklı bir hayat ve iyi bir cinsel yaşamı beraberinde getirdiği düşünülmektedir. Bronz ten eski zamanlarda bir değer olarak görülmemekteydi. Bu yüzyılın başında, beyaz ten revaçtaydı, çünkü kişinin tarlada çalışmak zorunda olmadığını, yüksek sosyal standartlara sahip olduğunu göstermekteydi. Tarıma dayalı toplum endüstriyel topluma dönüşmeye başladıkça, çalışanlar kapalı mekanlara taşındılar. Dolayısıyla artık bronz tene sahip olmak, çalışmak zorunda olmamak ve daha çok serbest zamana sahip olmak anlamına gelmeye başladı. 19. yüzyılda, başta kadınlar olmak üzere, üst sınıfın insanları güneşten korunma eğilimindeydiler. Yanık ten yalnız güneş altında çalışanlarda (inşaat işçisi, çiftçi, balıkçı vb.) görülür ve pek makbul sayılmazdı. Yüz ve kolların alt kısım veya atletin dışında kalan alanlarda yanık “amele yanığı”, sol kolda yerleşeni “şoför yanığı”, yüz ve el sırtlarında yerleşen “çiftçi yanığı” diye adlandırılırdı. Güneşe maruziyet ile deri kanseri arasındaki ilişki henüz bilinmiyordu ancak bronzlaşmayı ve cildin zarar görmesini engellemek amacıyla insanlar güneşten uzak durmaktaydılar. Korunmanın temel şekli, şapka, peçe, ve tül de dahil olmak üzere giysilerdi. Ayrıca güneş şemsiyesi de hem koruyucu olarak hem de aksesuar olarak oldukça popülerdi. Popüler dergiler kadınlara cilt güzelliğini korumak için güneş ve rüzgardan korunmalarını öğütlemekteydi. Topikal koruyucular ise 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmaya başlamıştı. Beyaz vazelin veya badem yağının pudra ve magnezyum tozu ile karıştırılması gibi ev yapımı ürünler ortaya çıktı. Bazıları ise çinko ve bizmut içermekteydi. Batıda 1920’lerde bronzlaşma eğilimi ortaya çıktı. Güneşlenmenin popüler olması ile birlikte bazı sosyal değişiklikler de oldu. Daha önceleri deniz kenarında tatil daha çok eğlenmek ve piyasa yapmak anlamına gelirken, 20. yüzyıl başlarında insanlar deniz ve göl kenarlarına suya girmek amacıyla gitmeye başladı. Yavaş yavaş bronz ten sağlık belirtisi olarak algılanmaya başlandı. Son 50 yılda ise güneşlenme daha da popüler bir hal almıştır. Moda endüstrisi açık kıyafetler ve açık hava aktivitelerini destekleyerek bu popülariteye katkıda bulunmaktadır. Cosmopolitan, Vogue ve Seventeen gibi yüksek tirajlı moda dergilerin son 10 yıl içindeki yaza hazırlık sayılarında yayınlanan reklamları inceleyen bir araştırmada, resimlerin güneşten korunma mesajları incelenmiş ve modellerin bronz tenli olduğu, koruyucu giysi veya şapka kullanmayı özendirmediği tespit edilmiştir. Ayrıca güneş gözlüğü kullanımının, güneşten korunma ile ilişkilendirerek sunulmadığı (açık tenli model, kapalı giysi ve şapkalı) görülmüştür. Güneş koruyucu krem reklamlarının yıllar içinde arttığı ancak bu reklamlardaki mankenlerin diğer reklamlardakinden daha bronz olması, şapka veya gözlük kullanmamaları, bu kremlerin korunmadan çok bronzlaşmayı hedeflediğini göstermektedir. Ayrıca güneş koruyucu üreticileri, “güvenli bronzluğu” (güneş yanığı olmadan bronzlaşma) önererek güneşlenmeyi desteklemekte ve belki de deri kanseri gelişimine katkıda bulunmaktadırlar.
Tüm dünyada hekimler, güneşlenme alışkanlığını değiştirmek amacıyla, ultraviyole ışınlarına korunmasız maruziyetin tehlikeleri konusunda insanları uyarmaya çalışmışlardır. Bu çabalara rağmen, insanlar rutin bir şekilde bronzlaşmaya ve yanmaya devam etmektedirler. Genç yaşlardaki her güneş yanığı ilerde deri kanserine yakalanma riskinizi artırır. Güneş ışığının zararlarından korunmak için asla yanmamak, gölge boyu gerçek boydan daha kısaysa güneş altında kalmaktan kaçınmak gerekir. Güneşin maksimum UV ışınlarına maruz kalınan bölümünde dışarıda kalmaktan kaçınılmalıdır. Özellikle yazın saat 11.00 – 16.00 arasında ultraviyole ışınları daha etkilidir. Direk olarak güneş altında kalınmamalı ve gölgelik aranmalıdır.
Göz, kulak, yüz ve boynun arkasını korumak için geniş çevreli bir şapka tercih edilmelidir.
Vücudu korumak için sık dokumalı uzun kollu gömlekler ve pantolon giyinilmelidir.
Güneşten koruyucular, güneş ışınlarına emerek, yansıtarak veya dağıtarak etkili olurlar. Merhem, krem, jel, losyon ve sprey şeklinde olabilir. Üzerinde SPF (Sun Protection Factor = Güneşten Koruyucu Faktör) numarası bulunur. Yüksek SPF numarası UVB ışınlarının neden olduğu güneş yanıklarına karşı daha fazla koruma sağlar. Bazı güneşten koruyucular geniş spektrumludurlar ki hem UVA hem de UVB ye karşı koruma sağlar. En az 15 faktörlü geniş spektrumlu güneşten koruyucular yeterli miktarda ve kalınlıkta dudak da dahil olmak üzere, tüm güneş gören alanlara, bulutlu havalarda bile uygulanmalıdır. Güneşe çıkmadan yarım saat önce deriye uygulanmalı ve 3 saat ara ile uygulama tekrarlanmalıdır. “Suya dayanıklıdır” ibaresi bulunmasına rağmen sık havuza veya denize girmek, havlu ile kurulanmak ve terlemek gibi durumlarda gün boyunca uygulanmalıdır.
Güneşten korunma kışın da gereklidir. Kar örtüsü %50 – 95 oranında UVB yansımalarına yol açabilmektedir. Yüksek rakımda, güneş ışınlarını bloke eden atmosfer daha ince olduğu için, kış sporları yapanlarda güneş hasarı riski artar. UVB radyasyonunun %3 kadarı çimden yansırken
bu oran kumda %25’i bulabilmektedir. Su %5 oranında yansımaya neden olmaktadır. UV radyasyonunun %75’inin 2 m su derinliğine ulaşabilmesi asıl önemli noktadır.
Tüm bu koruyucu programlar ne yazık ki sadece yetişkinleri hedef almaktadır. Oysa ki yaşam boyu güneşe maruziyetin %80 i ilk 20 yıl içinde olduğu düşünüldüğünden 6 aylıktan itibaren güneşten koruyucu kremler dahil tüm koruyucu programlar uygulanmalı ve güneş ışığının oluşturacağı zararlardan korunulmalıdır.
Uz. Dr. Abuzer Gaffar ATLI
Dermatoloji Uzmanı